29 Kasım 2016 Salı

Fidel Castro // Önder KARAÇAY




Fidel Castro // Önder KARAÇAY  

İnanç dolu bir gözlemden çıkmıştı yola,
‘Daha iyi bir dünya mümkündü’ onun için!
Mümkünü gerçekleştirmek için devrime başlamış,
Küçük ve yoksul ada ülkesinin insanlarının,
Onurlu ve eşit bir yaşam savaşının önderiydi.

Emperyalizmin suikastlarına, saldırı ve kahredici ambargosuna rağmen,
Direnmiş, diz çökmemiş, ‘bir defa yenilsek bile yine kazanırız’ diyerek,
Daha iyi bir dünyaya inananların umudu olmuştu.

Yirminci yüzyılın son büyük devrimcisiydi o,
Teslim olmayanların yenilmeyeceğini kanıtlayarak,
Ayrıldı istediği gibi bir dünya arayışından!

Devrimciliği Mustafa Kemal Atatürk gibi,
Büyük bir devrimciyi örnek almasından süzülüp gelir.

Tarihle buluşması çok çetin bir randevuydu,
Emperyalizm burnunun dibinde sosyal bir yaşama,
Asla izin vermek istemiyordu.

Kübalılar Fidel Castro ile yoksul olmalarına rağmen,
Başı dik ve mağrur yaşadılar.

Çoğuna göre ambargo ve baskılar karşısında,
Ayakta kalması bile bir mucizeydi.

Mücadeleleri güzel bir dünyanın,
Kazanımlarını yaşama katarak bugüne kadar geldiler.

Eğitim, tıp ve sağlık alanında,
Her insanı hayran bırakan başarılara imza attılar.

Dünyanın nefesini tutarak verdikleri mücadeleyle,
İnsanlık için bir umut ışığı yaktılar,
İnsanlığın başına bela ahtapota rağmen!

O büyük devrimci şimdi yok aramızda,
Ebedi istirahat için nöbeti bize devretti,
Bize bıraktığın umut için teşekkürler.

Bu umut ve ışık,
Mutlaka yeni Mustafa Kemal ve Fidel Castro gibi,
Devrimcileri çıkaracaktır.
 
Önder Karaçay

27 Kasım 2016 Pazar

Akbank'dan Şikayetçi Olmayan Yok!...



Şarkıcı Yonca Lodi sosyal medya hesabı üzerinden Akbank ile ilgili yaşadığı problemleri dile getirdi.

Ünlü pop müzik sanatçısı olan Yonca Lodi, resmi Twitter hesabından finansman şirketi, özel banka olan Akbank ile ilgili sorunlarını paylaştı. Akbank reklamlarının gerçeği dile getirmediğini öne süren sevilen sanatçı Lodi, yıllardır kullandığı kartında sorunlar oluştuğu sebebiyle kullanamadığını ifade etti.

"CİDDİYETSİZLİK VAR"

Yonca Lodi yaptığı paylaşımda öfkesini"Reklamlar şunu söylemiyor mesela: @Akbank kredi kartlarınızın limitlerini kafasına göre birleştirip size haber vermeyebilir!+++ , Hatta siz yıllardır kullandığınız @Akbank internet bankacılığı sayfanızda kartınızda limit olduğunu görüp kullanamazken delirebilirsiniz!, Her alanda,her sektörde,her ilişkide ciddiyetsizlik var!" sözleri ile dile getirdi. 
Yıllardır bu bankanın ciddiyetsiz bir bankaya dönüştüğünü ciddiyetten uzak basiret yoksunu yönetimle çalışanlar ve mudiler mağdur edilmektedir. 
Bu mağduriyetleri üretenler bu bankayı terk edene ve bu banka düzelene kadar bu mücadele bitmeyecektir. 

25 Kasım 2016 Cuma

Serv'i Hazırlayan Chatham House da Suzan Sabancı Dinçer'in Ne İşi Olabilir? // Önder Karaçay

Serv'i Hazırlayan Chatham House da Suzan Sabancı Dinçer'in Ne İşi Olabilir?

2009 yılında açılımla ülkemizde BOP projesi uygulanırken Akbank Yönetim Kurulu Başkanını Suzan Sabancı Dinçer'in tarihte Servi hazırlayan düşünce kuruluşu olan Chatham House da yönetim kurulunda görev alarak ülkemizle ilgili bu ülkeye bilgi aktararak ajanlık mı yapıyordu? 

Yoksa bunun Bildenberg'i yöneten ve Türk Mevsimi hazırlığı içinde olan Mustafa Koç ile bağlantısı var mıydı? Bildenberg'in toplantılarına da sık sık katılan Suzan Sabancı Dinçer acaba kime ve hangi amaca hizmet etmektedir?

Aşağıdaki haberdeki süslü laflarla bu izah edilmeyecek kadar büyük bir skandal ve sorundur. Cumhuriyet Savcılarına suç duyurusudur. 

12 Eylül 2012 tarihinde sebepsiz ve skandal bir şekilde beni şimdi de siz Türkleri tek tek vurarak ayrımcılık yaparak zulmetmeye kalmak bu projenin bir parçası mıdır?

Ya da Sabancı Holding yönetim kurulu başkanının "İngiltere de kelebek uçsa Filipinler de fırtına çıkar" hayranlığının bir ödünü müdür? 

Bu soruları sormaya, Cumhuriyet Savcılarını bunun hesabını sormaya devam edeceğiz. Bu tür kişiler suç işleme hakkını kendinde görmeye devam edemezler. Türk Milletine bunun hesabını vermeliler. 

Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, Türkiye ve komşuları ile ekonomi ve küreselleşme gibi konular hakkındaki kişisel tecrübe ve görüşlerini, Chatham House Mütevelli Heyeti ile paylaşacak ve Chatham House'un dünyaca tanınan diğer üyeleri ile Türkiye'nin ekonomik ve stratejik rolü üzerinde fikir alışverişinde bulunacak.

Akbank ayrıca, Chatham Hous'un destekliği Türkiye Projesi'nde, Türkiye'nin jeopolitik ve jeo-ekonomik konumundan kaynaklanan stratejik konular değerlendirilecek. Bu konuların özellikle Türkiye, İngiltere, ABD, Avrupa ve diğer ülkelerin ekonomileri ve politikları üstündeki yansımaları analiz edecek.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Suzan Sabancı Dinçer, "Akbank, dünyanın en önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olan Chatham House'un, Türkiye'nin önemini vurgulayan böylesine farklı bir projesini desteklemekten mutluluk duymaktadır. Türkiye dünyadaki en canlı ve stratejik ülkelerden birisidir ve bizim Türk şirketlerinin önümüzdeki dönemlerde global ölçekte çok önemli rolleri başarı ile üstleneceklerine dair inancımız tamdır. Chatham House Mütevelli Heyeti bünyesinde, Türkiye ve diğer uluslararası konulardaki kişisel tecrübe ve deneyimlerimi, dünyaca tanınan dış ilişkiler uzmanları, iş dünyasının seçkin liderleri ve sivil toplum örgütü liderleri ile paylaşmaktan büyük memnunluk duyacağım" dedi.

Chatham House Direktörü Dr. Robin Niblett ise, "Chatham House, bu proje kapsamında, Türkiye'nin stratejik önemini, uluslararası arenada layık olduğu bir şekilde irdeleyen derin ve geniş kapsamlı aktivite ve araştırmaları yapmayı sabırsızlıkla bekliyoruz. Chatham House olarak özellikle bu projeye desteğinden dolayı Akbank'a müteşekkiriz ve Akbank ile bu alandaki çalışmaların en kısa zamanda başlamasını temenni ediyoruz. Ayrıca, Sayın Suzan Sabancı Dinçer'in Chatham House Mütevelli Heyeti'ne katacağı değerli kişisel tecrübe ve deneyimlerden yararlanacak olmamızdan dolayı da büyük memnuniyet duyuyorum" dedi. 


Abdullah Gül'e İngiliz Kraliyet Ödülünü de hangi amaçla Suzan Sabancı Dinçer ayarladı?

Gül’e ödülün kapısını Suzan Sabancı Dinçer açmış

Türk-İngiliz İş Konseyi (TIIK) Başkanı Suzan Sabancı Dinçer ve başkan yardımcıları Şerif Egeli, Remzi Gür ve Serpil Timuray ile Londra’da, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve beraberindeki heyetin kaldığı Mandarin Oriental Otel’in toplantı odasındayız. TIIK, Cumhurbaşkanı Gül’e verilecek Chatham House’un ödül töreni için burada. Biz, bir grup gazeteci ise Vodafone’un ikinci çeyrek sonuçlarını Vodafone yetkililerinden dinleyeceğiz. Akşamında da Cumhurbaşkanı Gül’ün ödül törenine katılacağız. Ödülü Gül’e İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth verecek. Herkes aynı otelde kalıyor. Suzan Sabancı Dinçer ve yardımcılarıyla aslında konseyin önümüzdeki dönemde Türk-İngiliz ekonomik ilişkileri konusunda yapacaklarını konuşacağız. Konu bu çalışmalara gelmeden önce, Chatham House üyesi Suzan Sabancı Dinçer ile Cumhurbaşkanı’na verilen ödül üzerine uzun bir sohbet başlıyor. Her yıl verilen ödül, İngiltere’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Chatham House Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü üyelerinin oylaması sonucunda, o yıl içerisinde uluslararası ilişkilerin gelişmesine en önemli katkıyı yapan devlet adamına veriliyor. Cumhurbaşkanı Gül’e bu ödülün verilmesinin nedeni, Türkiye’de ve uluslararası düzeyde oynamış olduğu uzlaştırıcı ve arabulucu rol.

BÜYÜK GURUR 

Bu ödülle ilgili sürecin önemli bir adımını ChathamHouse Mütevelli Heyeti Üyesi, Akbank YönetimKurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Suzan Sabancı Dinçer ile yaptığımız sohbette öğreniyoruz. Gül’ü bu ödül için aday gösteren Suzan Sabancı Dinçer. Sabancı, iki yıl önce ChathamHouseMütevelli Heyet Üyesi olmuş, şu anda 16 üyeden biri. Gül’ün adaylığında kendi rolünü çok vurgulamamaya çalışıyor, “Zaten Türkiye’nin tezi çok güçlüydü, Sayın Cumhurbaşkanı rahatlıkla namzet gösterilecek bir kişiydi” diyor. Oylamaya 130 kişi katılıyor, sona kalan 3 kişi yeniden oylanıyor. Fransa Ekonomi Bakanı Christine Lagarde ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı İvo Josipoviç ile son üç aday arasına kalan Cumhurbaşkanı Gül, Suzan Sabancı Dinçer’in söylediğine göre ödülü açık ara farkla alıyor.
http://www.haberturk.com/yazarlar/esen-evran/570348-gule-odulun-kapisini-suzan-sabanci-dincer-acmis

21 Kasım 2016 Pazartesi

Akbank Tarihinde İlk Kez Toplu İşten Çıkarma Yaptı // Önder Karaçay



Akbank Tarihinde İlk Kez Toplu İşten Çıkarma Yaptı // Önder Karaçay

Akbank tarihinde ilk kez 2008 yılında yönetim hatalarının faturasını masum çalışanlara ödetti. Tarihinde ilk kez toplu işten çıkarma yaptı. Aynı gün, aynı saatte, aynı dakikalarda bine yakın şubeden bine yakın çalışanın işine son verildi. Buna şahit oldum, Bunu yaşadım, iki arkadaşımın tebliğini yaparken bankamdan utandım. Çünkü sanki bankayı tasfiye ediyorlar gibi davranıyorlardı.

İşin bir boyutu daha vardı. Mudilerin kredili çalışma şartlarını tek taraflı değiştirmiş iki katı teminat talep ederek adeta ticari mudileri batışa sevk eden girişimler içine girmişti. 2000'li yıllarda bankamıza gelen bankamız kültüründen olmayanların yaşattığı bu vehim tam bir karmaşa kültürüne dönmüştü.

Bir müşterim Akbank'ın yaptıklarını sizin ölçeğinizde bir banka yapmış olsa sizi anlayabilirim dedi. Sizin sorununuz kendi içinizdeki sorunu başkalarının üzerine yıkarak kurtulmaya kalkmaktır dediğinde gerçeği söylediğini anlıyor yalnız konuşamıyordum. Oysa gerçek buydu. Sonrasında tek tek işten çıkarma zamanlarında yaşanan skandallarla birlikte aynı garabet, gaflet, delalet iş başındaydı. 12 Eylül 2012 tarihinde bana yaşattıkları bu basiretsiz yöneticilerin kendi ayaklarına sıktığı son kurşundu.

Toplu işten çıkarmanın haberini yapana haber aktüelin haberi aşağıdaki gibidir. http://www.haberaktuel.com/akbank-bin-724-kisiyi-isten-cikardi-haberi-162253.html

Küresesel mali kriz ortamında Türkiye'deki bankaların mali yapılarının oldukça güçlü olduğu sıklıkla vurgulanan konu oldu.
Hem holdingler hem de KOBİ'lerde işten çıkarmalar başlarken, "en sağlam sektör" olarak görülen bankalarda da hareketlilik başladı. İlk işaret beklenmedik bir şekilde, yıllardır kar rekorları kıran Akbank'tan geldi.
Nitekim Türkiye 2001 mali kriz sonrası bankacılık kesiminin aldığı büyük yara sonrası bu alandakı önlemlerini artırdı.
Tüm dünyayı sarsan finansal krizin Türkiye'deki bankacılık sektöründe de etkilerini göstermeye başlıyor.
14.11.2008 akşamı itibarıyla Akbank'ta çalışan bin 724 personel işten çıkarıldı. Ortada kalan işsizler ordusu, ailesi ile birlikte perişan olurken, kalanlarda ise "sıra bize ne zaman gelecek" kaygısı başladı. Aktif büyüklüğüne göre Türkiye'nin en büyük 2. bankası durumundaki Akbank'tan bir açıklama yapılmamasına karşın, işten çıkarmaların önümüzdeki hafta içinde devam edeceği öğrenildi.
Bilindiği üzere 09.08.2008 tarihinde, Akbank Genel Müdürü Zafer Kurtul "Akbank`ın yılın ilk yarısındaki net karının 1 milyar 215 milyon YTL olarak gerçekleştiğini, 2008 sonunda personel adedinin 1.400 kişi artacağını"bildirmişti.
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer de, Eduplus'ın düzenlediği 7. Yönetim Zirvesi'nde "Türkiye'nin bugün güvenilir ve istikrarlı bir iş ortamına sahip olduğunu düşünmekteyim. Biz iş dünyası olarak toplumun geleceği için en önemli katkıyı yapacak yeni girişimlerde bulunmak ve şirketleri iyi yönetmek gibi bir gücü elimizde bulunduruyoruz. Bundan sonra gideceğimiz yolda yapılması gereken ne varsa, sorumluluğun büyüğünün iş dünyasına ait olduğunu düşünüyorum. Çünkü bugün geldiğimiz noktada dünyayı yaşanacak kötü bir yere dönüştürmek de iyi bir yere dönüştürmek de politikacılar kadar şirketlerin, yani bizlerin elinde olacaktır" diye konuşmuştu.
Akbank Üst Yönetimindeki 2 önemli ismin tüm bu olumlu mesajlarına karşın, bin 700'e yakın personelin işten çıkarılması şaşkınlık yarattı.
Bankaların mali yapılarındaki sağlamlığa rağmen Akbank'tan Cuma günü girişilen operasyon sektörde şok etkisi yarattı.
Akbank yönetimi yeniden yapılandırma adı altında bin 650 çalışanı ile yollarını ayırdı. Rotahaber'e ulaşan Ö. G adlı bir eski banka çalışanı şu bilgiyi aktardı:  
"Türkiye'nin en çok kar yapan bankası ve bunu gururla söylerek reklam yapan akbank dün 1700 kişiyi yeniden yapılandırma adı altında işten çıkardı. bu kişilerden biride benim ve bu olayın ört pas edilmesini istemiyoruz."

Cuma günü kapılar erken kapandı düğmeye basıldı

Rotahaber'e bilgi veren ve işten çıkarılanlar arasında bulunan Ö.G adlı banka çalışanı ilk etapta bankaya yeni giren ve daha 4 ayını tamamlamamış çalışanların ve emekliliği yaklaşmış çalışanların çıkarıldığını aktardı. Ö.G. şunları aktardı: Cuma günü şubeler mesai bitiminden erken kapatıldı. Şubede bir tek işten çıkarılacak olanların kalması istendi, diğer çalışanların gitmesi istendi. Ve kalan personelin işine son verildiği bildirildi. Bize yenibir yapılanmaya gidildiği söylendi."
Ö.G, Akbank'ın Genel Müdürlük düzeyinde yüzde 10, şubeler düzeyinde ise yüzde 13'lük bir küçülmeye gideceği yönünde bir kararın olduğunu öne sürdü. İşinden ayrılmak durumunda kaldığı için oldukça üzgün olan Ö.G, "Şube müdürümüz bizi çıkarerken gözyaşlarını tutumadı. 2001 krizinde dahi böyle bir yola başvurmadığını aktardı' şeklinde konuştu. Ö.G işten çıkarmaların bu hafta da devam edeceği yönünde duyuma sahip olduğunu aktardı.

Akbank sessizliğini koruyor

Bu arada Gazeteport'un konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğu Akbank Genel Müdür Yardımcısı Hayri Çulhacı,"Konuyla ilgili olarak size bilgi veremem. İşten çıkarmaları doğru ya da değil diye bir şey söyleyemem" dedi.
Resmi olarak doğrulanmamış olmasına rağmen Rotahaber'ı ulaşan bilgilere ve yorumlara göre Akbank'ın öncelikle emekliliğine kısa süre kalmış olan çalışanlarıyla yollarını ayırdığı, ayrıca yeni işe girmiş olan bazı çalışanlarıyla da yola devam etmeyeceğini açıkladığı ifade edildi.
Akbank'ın işten çıkardığı çalışanların bir bölümünün genel müdürlük personelinden, önemli bir kısmının ise şubelerden olduğu bildiriliyor.
Sayının daha da artacağına dair iddialar da sıcaklığını korurken, yeni işten atılmaların da olabileceği kaydediliyor.
Ayrıca, Akbank'ın kariyer sitelerinde bundan önce verdiği ilanların da pasife dönüştürüldüğü görülüyor.
Bankanın şu an için yeni işe alımları da tamamen durdurduğu belirtiliyor. Akbank, 2000 krizinde dahi eleman çıkarma yoluna gitmeyi tercih etmemişti.
Bankanın dokuz aylık bilançosunda da karlılık oldukça yüksek durumdaydı.
İşten çıkarma haberiyle ilgili olarak detayları Rotahaber, Akbank yöneticilerinden gelen açıklamalarla birlikte sizlerle paylaşmayı sürdürecek.
 Akbank'ın ilk 9 aylık karı 1.5 milyar YTL olarak açıklanmıştı.
Akbank'ın Eylül sonu itibari ile 15 bin 789 çalışanın olduğu görülüyor.

20 Kasım 2016 Pazar

Tanklardan Sonra Sıra Bankalara Gelir // Önder Karaçay




“Örülmüş duvarlar yıkılıp yeniden örülecek ise duvarın yıkılmasından çok yeniden nasıl örüldüğü gelecek adına daha önemlidir.”
2001 yılı krizi ve vurgunu sonrası bankalarımızı 1983 sonrası liberal kapitalizm adına dünya sermaye mafyalarının eline geçti.
Bu sermaye çetesinin başı “tanklardan sonra bankalar gelir” demişti. Bankaların tanklardan daha tehlikeli olduğunu anlayamadık ve bankaları bu sermaye çetelerine satarak tanklardan sonra bankaları da başımıza ikinci tehdit unsuru olarak kendi rızamızla bela ettik.
Not kuruluşlarının peş peşe not düşürmeleri tanklarla sonuç alamamanın ve iç savaş çıkarmayı başaramamanın sonucu yeni darbe tehdididir. Kurun artması, sıcak paranın çekilmesi, borç verilmemesi vb girişimlerin hepsi aynı amaca hizmet eder.
2015 yılında bu sermaye çetesinin ülkemizdeki uzantısının başı olan Mustafa Koç’un kardeşi Ali Koç Antalya’daki G20 toplantısında sorun kapitalizm yani sorun biziz diye adeta günah çıkarıyordu.
2001 yılında da milyar dolarları borsadan çekerek kendi adamlarını Bülent Ecevit’e Kıbrıs Barış Harekatının intikamını bankaları satacaksınız diyen, alış veriş merkezleri açacaksınız, ithalat, borç ve tüketimle yaşayacaksınız, üretimi küresel tekellere bırakacaksınız diyen Kemal Derviş devreye bu sermaye çetesi tarafından sokuluyordu.
Bugün darbe ile büyük yara alan on dört yıllık sözde istikrar ile kendine oy verenleri kandıran dinci siyasi zihniyet bu çetelerle işbirliği yapmıştır. Hatta bunların dayattığı ekonomi ile inşaat+banka+borç ve tüketim ekonomisi ile kırılganlığı daha da artırmış askeri darbe girişimi iç savaş, olmazsa bankaların darbesi veya sermayenin darbesi devreye sokulmak için tehditleri şimdi gelin güvey olan çıkarları dolayısıyla not kuruluşlarını devreye soktular. Milli ekonomi on dört yılda adeta talan edildi cebe indirilenin karşısında ucube inşaat, köprü, hava alanı gibi halkımızı çok ilgilendirmeyen, üretim ve istihdama katkı yerine birilerini daha da zenginleştiren yöntemler tercih edildi. Cumhurbaşkanının hala kafasında bu yönde bir tercih ve bu yolla ülke yöneteceği fikri tehlike üretmeye devam etmektedir.
2001 yılında döviz kurunun 600 TL’den 1200-TL ye çıkacağının ihbarını alıp paralarını yüklü bir şekilde bir gün önce yabancı paraya çeviren bankalar o gün halkın, işsizlerin, emeğin hakkını cebe indiriyor ve krizden çok güçlü çıktık diye ahlaklarını sorgulatacak boyutta utanmıyorlardı. Çalıştığım ve skandal bir şekilde 12 Eylül 2012 gibi manidar bir tarihte işimden çıkaran banka 2001 yılı krizinde kur ile vurgun vurmuş krizden en karlı çıkan banka olduk diye övünüyorlardı.
Bugün o ihaneti utandırmak zamanıdır.
İçimizdeki bu emperyalist tehdit paraları ile işbirliği yapanlar bugüne kadar parayı geri çekme tehdidini yapmama sebebi parayı çektiklerinde en çok kendilerine ait bankaların batacağını biliyorlar, ikincisi sözde 2001 yılında yaptıkları ihaneti yapmıyoruz gibi bir tavır takınma peşindeler.
2016 tarihinin başında işbirlikçi ihanet sermayesine Mobbing Bank Skandalbank’ın Skandalları kitabında sorduğum soru şuydu; “düşmanla bir savaşa giriştiğimizde siz hangi tarafta yer alacaksınız” sorusuydu.
Yoksa karar mı veremiyorsunuz? Ya da 2001 yılı krizinin bedelini ödemek gibi bir sürece girmeye dayanamıyor musunuz? Ya bizler 24 Ocak 1980 sonrası bugüne kadar zulmünüze nasıl dayandık?
Ülkemiz paraya ihtiyaç duyabilir. Yalnız geçmiş tecrübeler göstermiştir ki; tehdit eden paraya bizim ihtiyacımız yoktur, tehdit eden sermayenin aracılarına, komisyoncularına bizim ihtiyacımız yoktur.
Son on dört yıla bir bakın bu işbirlikçi sermayenin üretime, ihracata ve istihdama yönelik hiçbir fabrikası ve yatırımı yoktur.
Ya hazır kurumlarımızı batılı işbirlikçileri ile ele geçirdiler ya da batının ürünlerini ithalat, borç ve tüketimle satmak için alış veriş merkezleri açıp oralara yerleşerek komisyonculuk yaparak zenginleştiler.
Küresel şirketlerin ağları ve taşeronlarının şirk kurumları alış veriş merkezleri sayesinde küresel şirketlerle birlikte esnaf oldular.
On dört yıllık siyasi iktidar kendi iktidarını sürdürmek için bu ihanete ortak oldu ver önlerini açtı.
Ülkemiz notunun düşürülmesinden en çok zararı borsanın yüksek bir oranda sahibi yabancılar olduğu için zarar görecek olanda kendileridir.
Bunlara karşı başta Cumhurbaşkanı ve hükümetin hiçbir taviz vermeden dik durmaları, hatta olağanüstü hal sonrası kamulaştırma yasası ile kritik kurumlardan başlayarak önümüzdeki on yılı üretim ve milli ekonomiyi tesis etme hedefi koymalıyız.
Bugüne kadar bu yönde hiçbir çaba olmamakla birlikte kendi siyasi geleceklerini koruma ve şahsi çıkarları ile müstevlilerinin çıkarlarını korumaya yönelik çabalar göstermiştir ki hala aynı yanlış yolda ilerlemektedirler.
Ülkemizi şu an yönetenler ya kendi yaptıklarının tersini yapmak zorunda kalacaklar ya da yapacak olanlara bu makamları terk etmek zorunda kalacaklar.
Bankaların şu ana kadar karlılığının çok aldatıcı olduğunu, inşaat fiyatlarındaki balonun şişliği gittiğinde yerle bir olacak kadar birçok bankanın batacağını görmek gerekirdi.
Bugüne kadar görülmemiş olması bedelin ödenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Çünkü 2008 finans kriziyle Amerika ve Avrupa bankaları nasıl battıysa bol para ihanetiyle ve aynı yöntemi uyguladıkları için sıra ülkemizdeki bankalara gelmiştir.
Bu hemen olmayabilir. Siyasi risklerin çok arttığı bir dönemde bu şekilde aşırı borçlu ve alacak kalitesinin her gün bozulma ihtimalinin yüksek oluşu 2017 ve 2018 yıllarında bankalarda büyük yıkımlar üretecektir.
Ülkemizin borsadaki şirketleri yabancıların vergi ödemeden yüksek parayla para kazanma yükünü hem çekiyorlar hem de tüm topluma fiyat istikrarsızlığı ile sadece kendi istikrarlarını düşünen bir merkez bankası ile bunun nereye kadar yönetilebilir olduğunu riskini dillendirmekten çekiniyorlar.
Ülkemizin Amerika, Avrupa ve bağlantılı ülkelerle sürdürülebilir bir ekonomi olması artık mümkün değildir.
Çünkü liberal kapitalizm ülkemizden çökmeye başlayacağını 2015 yılında ilk kitabımla yazdım ve dünyaya ilan ettim.
Gerçekleşen budur. Gerçeklerle yüzmek gerekir. Çünkü matematik hayattır ve gerçeğin dışında hiçbir yalanı dört işlem barındırmaz.
Kendilerinin ne kadar önemli olduğunun mesajını vermek amaçlı not düşürme tehditlerine asla pabuç bırakmamalıyız. Kamulaştırmalar ile tokadı atma zamanı bizdedir. Aksi takdirde tanklardan sonra sıra bankalara gelir diyenlerin istediği olur.
Çünkü bu kriz Türk Milletine bu garabet, gaflet, delalet ve ihanetten kurtulma fırsatını verdi.
Haliyle bir hazımsızlık üretti. Acele bir darbe doğurdu. Ve tüm avantajlar Türk Milletine geçti. Bu avantajı kimin lehine kullanacağını bugün ki hem darbeye sebep olma noktasına getirene, maruz kalana ve darbeyle mücadele edenlere ait ağır bir sorumluluk olmuştur.
Sürekli mağdur ederek mağrur olanların mağdur olma zamanları geldi çattı.
İşlerin daha da kötüye gitmesine koltuk ve makam sağlamlaştırma devri de kapanmalıdır. Demokrasi beceriksizliği cezalandırma sistemidir. Yönetemeyenden yetkiyi alma sistemidir.
Bu türbülanstan çıkmak da bir yönetim iradesi gerektirir. Bunun arkasında toplumun çıkarı olmalıdır. Yönetemeyen ve şahsi çıkarı peşinde koşanların çıkarı olmamalıdır.
Banka, finans ve sermaye çeteleriyle asla bu tehditlerden ve geçmişten bildiğimiz niyetlerinden dolayı bir pazarlığa girilmemelidir. Fatura daha da büyümeden ödenmeye başlanmalıdır.
“Sizin en iyi ihraç malınız kanınız diyen ve reform adı arlında krizlerle vurgunlar vurun diyenlerin aklı ile hareket eden sermaye çeteleri çökertilmeden ülkemiz düze çıkamaz.”
Bu ülke 1950 sonrası Cumhuriyet Halk Partisi kuruluş fikri, Atatürk ilke ve devrimlerini savunması gerektiği gibi savunmaktan uzaklaştırılmış zihniyetler iş başında olduğu için ülkemiz bu noktaya geldi.
Cemaat terör örgütünün yuvalanmaya başladığı yıllar, büyüyüp habis bir ur gibi tüm devletimizin kurumlarına sızması sermayeye hizmet eden dinci siyasi zihniyetlerin devrinde olmuştur.
Bülent Ecevit bile bu cemaatin okullarını ziyaret etmiş desteklemiştir.
Sözle ve fiilleriyle Anayasa tanımayan Cumhurbaşkanı olağanüstü hal kararı öncesi Milli Birlik Hükümeti gibi bir çare düşünmemiş olması hukuk adına kritik kırılgan yeni eşiğin adıdır.
Tetikleyebileceği birçok sorun birikmiştir. Niyeti gerçekten demokrasiye tekrar dönmek midir? Yoksa bu kaostan nemalanmak mıdır? Önümüzdeki zaman bunu bize söyleyecek.
Demokrasiyi geçmiş yıllarda bir tramvaya benzetenlerin bugün başkanlık kompartımanına binmek istemeleri hiç hayra alamet bir niyet olmadığı gibi vatanımız ve milletimiz aleyhine bir sistemdir.
Toptancı bir hukuk ihlalleri yapılırsa ve yapılmaya devam ederse halimizin hiç de güllük gülistanlık olmadığını göstermeye yeter.
Domino taşlarının deviremediği ya da devirmediği daha neler var bilmiyoruz.
Devlet aygıtlarının ayıklanması yapılırken dinamonun hukuk olup olmayacağından adalet bakanı bile endişe duyuyorsa liyakat konusunda bizim endişe duymamız çok normal görülmelidir.
Önder Karaçay


18 Kasım 2016 Cuma

Akbank'ın Yaşattığı Rezaletlerin Tamamı // Önder Karaçay



1- Bankacılığın en acı kitabı Akbank'ın ayrımcılığı için yazıldı. Mobbingin bankası olarak anılacak.



2- Fotoğraflarımı reklam olarak işimin karşılığı olarak ücretsiz olarak kullandılar. 12 Eylül 2012 tarihinde sebepsiz ve skandal bir şekilde işten çıkardılar, işten çıkardıktan sonrada resimlerimi kullanmaya devam ettiler.

3- Antoloji sitesinde Sanal Mahkeme Tutanaklarını yayınlar yayınlamaz Akbank buraya iyi bankayım diye reklam verdi anında. Bu kadar da pişkindiler.


 
                                                                                             
4- İstanbul'da bir şubede işten çıkarıldıktan sonra resimlerimin hala kullanıldığına dair resimler.

5- İşe iade davasını % 100 haklı kazandım. Bu Yargıtay onayı Akbank'ın ayrımcılık yapan bir banka olduğunu tescilliyordu.


   

6- CRM Müşteri Yönetim Sistemi ile otomatik kredileri mudilerin bilgisi dışında onaylayarak sonra SMS ve telefonla size kredi çıktı kullandıralım baskısı ile milyonlarca mudi gereksiz yere borçlandırıldı. Sözleşmeler imzalar sanki mudi başvuru kredi onayı öncesinde alınmış gibi atılarak Müşteriler Kandırıldı. Akbank ve tüm CRM  kullanan bankalar bu ahlaksız uygulamayı yıllarca uyguladılar. Sabah Gazetesi ekonomi köşesi yazarı Şeref Oğuz tarafımca röportajı yapılarak hazırlanan Bankaların Otomatik Kredi Oyunu haberi üzerine bu köşe yazısını yazdı.
     

7- Sabah Gazetesi CRM teknolojisi kullanılarak müşterilerin kandırılarak milyonlarca müşterinin gereksiz yere özendirilerek borçlandırıldığı oyunu haber yaptı.   
  

8- Akbank hiçbir yazılı talebim olmadığı halde kendisi sebepsiz işten çıkardığı halde ve işsiz olduğumu bildiği halde adıma otomatik kredi onayladı, bunu SMS ile tarafıma bildirdi. BDDK ve Bankalar Birliğine bu hukuksuz ve tüketici yasasına aykırı suçu bildirmeme rağmen Akbank korundu. Hiçbir yaptırım uygulanmadı. 
  


9- 2013 Haziran ayında Taksim Gezi parkında ağaçların kesilmemesi için eylem başlatan gençlere destek olmamak için Akbank çalışanlarını her zaman yaptığı gibi yazılı tehdit etti. Eylemlere katılırsanız, tweet atarsanız işinizden olursunuz dedi. 
 

10- 12 Eylül 2012 tarihinde sabah hesabıma başarı performans primi yatıran Akbank aynı günün akşamı başarısız olduğum ve performansım yetersiz diye işten çıkararak bir skandala imza attı. Bu skandal Aydınlık Gazetesine Akbank Performansta Sınıfta Kaldı diye haber oldu.




14 Kasım 2016 Pazartesi

Akbank ve Diğer Bankalar CRM Otomatik Kredi Oyunlarıyla Milyonlarca Müşteriyi Yıllarca Kandırdılar




Akbank ve diğer bankalar CRM Müşteri Yönetimi Sistemi denen Teknoloji aracılığıyla otomatik kredi oyunlarıyla milyonlarca müşteriyi kandırdılar.




Teknoloji, kurum ve şahıs olsun niyetimizi hayata geçirmede müthiş avantaj sağlar. Eğeroldurmak ise bunu yapar. Amacınız öldürmek ise bunu da kolaylaştırır. Eylemler niyetlere göredir ve teknolojiyi neyin emrine verdiğiniz, belirleyicidir.
Arkadaşımız İbrahim Acar, bankaların sms üzerinden geliştirdikleri kredi oyununuincelemiş. Tespiti şu: Bilişim teknolojileri sayesinde bazı bankalar, otomatik kredi dümeni çeviriyor. Bunu da modern uygulama (CRM) diye sunuyorlar üstelik.
Müşteri İlişkiler Yönetimi... İngilizce adıyla (Customer Relationship Management) CRM. Amacı, adında saklı zaten; müşteri ile daha yakın durmak.
Onun satınalma davranışlarını, değişen taleplerini izlemek ve ona istediği mal ve hizmeti, onun istediği zamanda sunmak. Müşteri memnuniyetini olabildiğince en yüksek seviyede tutmak...
CRM, özellikle bilgi ve iletişim teknolojileri sayesinde, müşteriyi "ete kemiğe büründürme" noktasında son derece önemli bir kavram. Yarattığı en önemli fark, "müşterinizi tanımak ve ona daha fazla yakınlaşmanızı sağlamak" doğrultusunda...
Bu yakınlık, sizin müşteriye dair gerçek niyetinizi de ortaya çıkarıyor. Unutulan nokta,müşteriyi tanımak için yola çıkan firmaların, aynı zamanda müşteri tarafından daha da yakından tanınıyor hale gelmesidir.
Peki, burada tehlikeli olan nedir? Şudur: Eğer müşteriyi "paramı cebinde taşıyan kişi" diye tanımlıyor ve onu daha fazla "sağmayı" iş hedefi olarak almışsanız, CRM sayesinde buniyetinizi müşteri de anlıyor.
Bazıları sms üzerinden CRM adı altında "otomatik kredi" dümeni yapan bankaların anlaması gereken şu; teknoloji ile tuzağa düşürdüğünüz müşteriyi ancak bir kez kandırabilirsiniz ve onu sonsuza dek kaybedersiniz.
Ben ahlaksız bankaların yasa ile yola gelebileceğini sanmıyorum. Son yasa güya onlarıdisipline edecekti, olmadı. Şeytani inovasyon sayesinde CRMsms gibi yöntemler geliştirdiler. Bana göre bindikleri dalı kesip öyle akıllanacaklar.

Akbank ve Diğer Bankalar CRM Otomatik Kredi Oyunlarıyla Milyonlarca Müşteriyi Yıllarca Kandırdılar




Akbank ve diğer bankalar CRM Müşteri Yönetimi Sistemi denen Teknoloji aracılığıyla otomatik kredi oyunlarıyla milyonlarca müşteriyi kandırdılar.



Teknoloji, kurum ve şahıs olsun niyetimizi hayata geçirmede müthiş avantaj sağlar. Eğeroldurmak ise bunu yapar. Amacınız öldürmek ise bunu da kolaylaştırır. Eylemler niyetlere göredir ve teknolojiyi neyin emrine verdiğiniz, belirleyicidir.
Arkadaşımız İbrahim Acar, bankaların sms üzerinden geliştirdikleri kredi oyununuincelemiş. Tespiti şu: Bilişim teknolojileri sayesinde bazı bankalar, otomatik kredi dümeni çeviriyor. Bunu da modern uygulama (CRM) diye sunuyorlar üstelik.
Müşteri İlişkiler Yönetimi... İngilizce adıyla (Customer Relationship Management) CRM. Amacı, adında saklı zaten; müşteri ile daha yakın durmak.
Onun satınalma davranışlarını, değişen taleplerini izlemek ve ona istediği mal ve hizmeti, onun istediği zamanda sunmak. Müşteri memnuniyetini olabildiğince en yüksek seviyede tutmak...
CRM, özellikle bilgi ve iletişim teknolojileri sayesinde, müşteriyi "ete kemiğe büründürme" noktasında son derece önemli bir kavram. Yarattığı en önemli fark, "müşterinizi tanımak ve ona daha fazla yakınlaşmanızı sağlamak" doğrultusunda...
Bu yakınlık, sizin müşteriye dair gerçek niyetinizi de ortaya çıkarıyor. Unutulan nokta,müşteriyi tanımak için yola çıkan firmaların, aynı zamanda müşteri tarafından daha da yakından tanınıyor hale gelmesidir.
Peki, burada tehlikeli olan nedir? Şudur: Eğer müşteriyi "paramı cebinde taşıyan kişi" diye tanımlıyor ve onu daha fazla "sağmayı" iş hedefi olarak almışsanız, CRM sayesinde buniyetinizi müşteri de anlıyor.
Bazıları sms üzerinden CRM adı altında "otomatik kredi" dümeni yapan bankaların anlaması gereken şu; teknoloji ile tuzağa düşürdüğünüz müşteriyi ancak bir kez kandırabilirsiniz ve onu sonsuza dek kaybedersiniz.
Ben ahlaksız bankaların yasa ile yola gelebileceğini sanmıyorum. Son yasa güya onlarıdisipline edecekti, olmadı. Şeytani inovasyon sayesinde CRMsms gibi yöntemler geliştirdiler. Bana göre bindikleri dalı kesip öyle akıllanacaklar.