12 Eylül gibi manidar bir tarihte sebepsiz işinden olan Önder Karaçay Sanal Mahkeme sonrası mücadelesini daha etkili olması ve bu bankayı, yaptıklarını tarihe yazmak için ibretlik bir şekilde yine dünyada ve ülkemizde bir ilki gerçekleştirdi. Bir asil olarak vekillere, ülkeyi yönetenlere, sermaye sahiplerine, işsizliği kader görenlere, bu zulme gözünü, kulağını kapatanlara kitabıyla MUHTIRA verdi. Değerli şair arkadaşı Mustafa Bay kitabı için öyle bir yazı yazdı ki bu yazı ancak kitabın ön sözü olabilirdi ve öyle oldu.
AYRIMCILIK VE SÖMÜRÜ
Ayrımcılık, eşitlik karşıtı bir terimdir.
En azından, benzer niteliklere sahip kişiler arasından “dilediğini seçmek” demektir. Bu nedenle “gayri insanidir…”
Ayrımcılığın “cinsiyet, ırk, yaş, bölge, dil, sosyal statü” gibi nesnel nedenleri yanında, politik görüş ve düşünce ayrılıkları da etken olabilir.
Devletin yasalarla ayrımcılığı önlemesi için, yönetim sisteminin buna uygun olması gerekir.
Piyasa şartlarının “serbest pazara” dayandığı ekonomilerde bu ayrımcılık; “kar ve zarar” olarak bilançolara yansıdıkça düzeltme kendiliğinden yapılır, ayrımcılık “en aza” iner der, o piyasaların düşünürleri…
Oysa asıl ayrımcılık tam burada başlar!
Bir yanda “EMEĞİ DIŞLAYAN”, sadece “artı değeri” hedefleyen sermaye, diğer yanda emeğini ve eğitimle elde ettiği becerisini satan insan…
Doğaldır ki, serbest piyasa koşullarının egemen olduğu yönetim biçimlerinde sermaye etkin, emek ise “edilgendir, pasiftir…”
Hele iş arzı düşük, çalışmaya hazır “emek arzı” fazla ise, “vahşi kapitalizm aradığı havayı bulmuş” demektir!
Kendisini “en ucuza pazarlayanlar”, siyasi iktidarın “tebaası olanlar”, cinsiyet, yaş, “fiziki çekicilik” bakımından avantajlılar, diğerlerinden hemen ayrılırlar!
Böylece “SÖMÜRÜNÜN ÇARKI” çok kolayca işleyecektir.
Hakkını aramak, hak ettiği ücreti talep etmek oldukça zorlaşacaktır.
İnsan unsuru varlığının moral değerlerinden feragat edecek, onursuzlaşacaktır!
Öyleyse ayrımcılık ve sömürü birbirini yaratan ve besleyen iki kavramdır.
Ancak gerçek demokrasilerde, “ÖZGÜR VE EĞİTİMLİ” toplumlarda, örgütlenme ve dayanışmanın siyasetin asgari koşulu kabul edildiği ülkelerde en aza inecektir.
Bu nedenle hem sosyal yaşamda, hem de siyasi hayatta mücadele şarttır!
Onurlu insan olmak kadar, o onuru korumakta en temel görevimizdir.
Bu düşüncelerle değerli kardeşim Önder Karaçay’ı ve yetkin eserini kutluyorum.
Başarılar diliyorum…
Mustafa Bay
Emekli Öğretmen Şair/Yazar